Monaco 2014: Tarihin en büyük zaferlerinden bir tanesi

Monaco 2014: Tarihin en büyük zaferlerinden bir tanesi

 

 

. . .

Her sporun “underdoglar” olarak tanımlanan kişileri bulunmaktadır. Bu isimler genellikle filmlerde gördüğümüz hikayelere sahip olurlar. Ezilen bir geçmişten gelip bulundukları ortamın en iyisi olanlar, ekstra bir sempati kazanırlar.  Basketbolda mesela. 2016 NBA Finallerinde, tarihinde hiç şampiyon olmamış olan Cleveland’ın, Golden State Warriors’a karşı 3-1 geriye düştüğü seride, geriden gelip 4-3 kazanması gibi. Veya teniste, 2001’de Wimbledon şampiyonasına wildcard ile gelen Goran Ivanisevic’in şampiyon olması gibi.  Motor sporları ise daha farklı bir duruma sahip. Motor sporları sadece sporcu gücü ile hareket eden bir spor değil, aynı zamanda bir makinenin gücü ile de ilerleyen bir spor. Çoğu sporda tek bir kişinin, insan üstü performans göstererek takımını veya kendi şansını taşıdığını görebilirsiniz. Ancak motor sporları, tam da bahsettiğim nedenden dolayı buna çok fazla izin vermez. Tabii ki bu geri dönüşleri F1’de de gördük. Ayrton Senna’nın 1984’te Toleman’ı ile neredeyse yarışı kazandığı gibi, veya – her ne kadar tanıma tam olarak uymasa da – Niki Lauda’nın Nürbürgring’de yaşadığı kaza sonrasında gösterdiği çaba ile geri dönüp şampiyonaya oynaması gibi.  Teknolojinin ve AR-GE çalışmalarının gelişmesi ile beraber bu hikayeleri daha az görmeye başlamıştık. En son 2008’de Sebastian Vettel’in Monza’da galip olması buna benzer bir etki yaratmıştı. Bu sefer ise ortada podyumun en üst basamağı yoktu. Virgin Racing olarak 2010’da yarışlara katılan Marussia, 2011’de Marussia Virgin Racing haline gelmişti. 2012’de ise Marussia Racing adını almıştı. Takım finansal olarak büyük zorluk çekmekteydi ve F1’in yeni çağı olan hibrit çağına da, kötü olan gidişatını taşımıştı. Takımın iki pilotu ise Max Chilton ve Jules Bianchi’ydi.  2014’te, hibrit V6 motorlarının tanıtılması ile beraber spordan ayrılan Cosworth ile beraber Marussia, Ferrari motoruna geçiş yapacaktı. Marussia’nın Ferrari ile olan tek bağı ise bu değildi. Aynı zamanda pilotları olan Jules Bianchi, Ferrari Sürücü Akademisi’nin yetiştirdiği ilk yarışçı olmuştu. Ferrari, Jules’a büyük bir güven duyuyordu. Takımla olan iyi ilişkisinin yanında bu genç Fransız, çok iyi bir sürücüydü ve çok da sempatik biriydi. Aynı zamanda yetiştirdikleri ilk sürücü olması ile beraber bir nevi takımın ilk göz ağrısıydı. Takım kendisine o kadar güveniyordu ki, testlere katılamayan Kimi Raikkonen yerine Formula 14 T’yi test eden isim kendisi olmuştu. Testleri yaptığında sadece 24 yaşındaydı. 2014 Monaco’da ise, Formula 1 tarihinin en büyük “underdog” hikayelerinden birini yazmıştı. Yarışa 21. sıradan başlayan Bianchi, formasyon turuna çıkamayan Maldonado ve ilk turda yolda kalan Perez sayesinde iki sıra kazanmıştı bile. Yarışın en başlarındaki bölümünde Marussia’nın her zamanki yerinde yarışı tamamlaması bekleniyordu. Ancak Sutil’in Nouvelle şikanında kaza yapması ile beraber güvenlik aracı piste girdi ve Raikkonen, Bianchi’nin önünde yarışa döndü. Önünde, belki de seneye yerini alacağı pilotu gören Bianchi, Raikkonen’i takip etmeye başladı. Raikkonen’in geçtiği herkesi, kendisi de geride bırakmaya başladı.  Ortada ise büyük bir problem vardı. Formasyon turuna bile başlayamayan Maldonado’nun griddeki yeri boş kalmıştı ve Gutierrez, Chilton ve Bianchi üçlüsü yanlış grid bölgesine araçlarını park etmişlerdi. Bianchi, bu sebeple aldığı cezayı ise Güvenlik Aracı sırasında girdiği pitlerde çekmişti. Ancak yarış temposunun yavaşlaması ile beraber bu cezanın etkisi hafifleyecekti ve bu sebeple hakemler, Bianchi’ye 5 saniye daha ceza verdi.  73. tura kadar Bianchi, yarışı 10. sırada götürüyordu. Ancak 74. turda Loews virajında Magnussen’e atak yapan Raikkonen’in aracın döndürecek alanı kalmamıştı. Bariyerin hemen önünde duran ikili, Massa ve Bianchi’nin geçmesine izin vermişti.  Böylece Bianchi, pek çok pilotu geçmesinin yanında pek çok pilotun yarış dışı kalması ile de beraber, yarışı pist üzerinde sekizinci sırada, cezasının ardından da dokuzuncu sırada tamamlamıştı.  Bianchi’nin aldığı bu dokuzunculuk, temeli 2010’a dayanan Marussia takımının ilk puanları oldu. Takım, Bianchi’nin aldığı bu dokuzunculuk dışında sadece bir kere daha puan alabildi. 2015’te Manor Marussia, 2016’da ise Manor Racing olan takımın ikinci ve son puanlı sonucu ise Pascal Wehrlein ile Avusturya’da gelmişti.  Finansal sıkıntılar ile yarışmakta büyük bir zorluk çeken Marussia için bu iki puan, kendileri için büyük bir rahatlama yaratmıştı. Bu yüzden de Bianchi, Marussia’nın iki sene daha Formula 1’de kalmasında büyük bir rol oynamıştı.  2014 Japonya Grand Prix’sinde yaptığı kazanın komplikasyonları sonucu, 17 Temmuz 2015’te hayata gözlerini yuman Bianchi, Ayrton Senna’nın 1994’te geçirdiği kazadan beri ölümcül kazaya karışmış olan ilk Formula 1 pilotu olmuştu.  Bianchi’nin ölümünden sonra Formula 1 yönetimi ve FIA, Halo sisteminin başını çektiği pek çok güvenlik önlemini spora tanıttı. Bununla beraber Sanal Güvenlik Aracı sistemi de spora getirildi ve Güvenlik Aracı’nın girmesine ihtiyacının olmadığı durumlarda yarışı yavaşlatacak olan bir yöntem olarak kullanılmaya başlandı. Jules ise arkasında bir sürü soruyu, bir sürü teoriyi ve bir sürü güzel anıyı bizlere bıraktı. Bununla beraber bize, aşık olduğumuz sporun görmek istemediğimiz, aklımızda olsa da kenara ittiğimiz gerçeğini bize göstermiş oldu.  Jules Bianchi, Marussia Formula 1 Takımı MR03 damalı bayrağı görüyor ve ilk Formula 1 puanlarını kazanıyor Fotoğraf: XPB Images
 
tr.motorsport 

En güncel Motorsporları haberleri için sosyal medyada TRmotosports’u takip edin.

facebook.com/TRmotosports
twitter.com/TRmotosports
instagram.com/trmotosports/
linkedin.com/company/trmotosports-com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir