Otonom sürüş teknolojisine nasıl geldik?

Otonom sürüş teknolojisine nasıl geldik?

 
Son günlerin en popüler konularından biri sürücüsüz araçlar ve haliyle otonom sürüş. Sizinde tahmin ettiğiniz gibi bir anda bu teknoloji önümüze çıkmadı vebu altyapı oluşturulurken belirli yollardan geçtik.Günlük iş hayatının sürekli artan temposu, trafikteki araçların çoğalması ve araç başında kaybedilen zamanlar. Hepsi bir araya geldiği zaman zaten zor ve stresli olan hayatlarımız daha da zorlaşıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanlar için trafik, gün geçtikçe çekilmez bir hale geliyor ve insanların daha fazla yorulmasına, yaşam kalitelerinin düşmesine yol açıyor.
Günümüzde bu teknoloji üzerine yatırım ve Ar-Ge yapan firmalara baktığımızda bilişim sektörünün bu konuya olan ilgisini fark etmemek imkansız. Araç paylaşımı uygulaması olarak hayatımıza giren Uber, arama motoru olan Google, otomotiv markalarından bir çoğu ve Amazon bu teknolojiye yatırım yapan firmaların arasında ilk sıralarda.
Ülke ve devlet bazında bu konuya eğildiğimizde ise yasal olarak açıklıklar hükümetlerin karşısına çıkıyor ve bu düzenlemeler gerçekleşmeden sürücüsüz taşıtların yollarda olmasını istemiyorlar. Yaklaşık 6 ya da 7 ay önce Auto Pilot modunda seyahat ederken bir kamyona arkadan çarpan Tesla, geçen hafta karşılaştığımız Volvo’nun Uber ile yaptığıtest sonrasında ölüme yol açan trafik kazası gibi durumlar halkı olduğu gibi devletleri de korkutuyor.
Otomotiv firmaları son bir kaç yıldır bizlere sürücüsüz araçlarla alakalı teknolojilerini ve ilerlemelerini servis ediyorlar. Peki bu otonom sürüş teknolojisine ulaşmak için firmalar hangi yollardan geçtiler.
Bu sistem ilk defa hayatımıza girdiğinde 1900’lü yılların nerdeyse başındaydık. Kimse bu sistemin ilerleyen zamanlarda bize ne tarz yenilikler getireceğini bilemezdi. Hız sabitleme sistemi aslında çok basit bir teknikle çalışıyor. Günümüzde bile bir çok otomobilde standart donanım olarak sunulmayan bu sistem aslında maliyet açısından da çok büyük bir değere sahip değil.
Hız sabitleme sistemini devreye soktuğunuzda otomobiliniz belirlediğiniz hızla siz araca bir müdahalede bulunana kadar gitmesini sağlıyor. Yani 80 km/s hıza aracınızı sabitlerseniz yoldaki inişlerde ve çıkışlarda aracınız sabit olarak 80 km/s hızla yoluna devam ediyor. Ters bir durumla karşılaştığınızda ise fren veya gaz pedalına dokunmanız sistemi devre dışı bırakıyor ve kontrol tekrar sizin elinize geçiyor.
Yeni nesil otomobillerin çoğunda bulunan park sensörlerini düşünün. Bu sensörler aracınızı geri vitese aldığınızda çalışmaya başlar ve park esnasında yaklaştığınız diğer bir nesneye yakınlığınızı sesli veya görsel olarak size bildirir, sizde bu duruma göre hareket edersiniz. Bu sensörler artık şerit takip sistemleri içinde çalışmaya başladı. Yoldaki şeritleri algılayan sensörler sizin çizgi dışına çıkma durumunuzda görsel, sesli yada fiziksel olarak (direksiyon titreşimleriyle) sizi uyarır. Bu sistem sayesinde şerit takip işiniz kolaylaşır ama bazı istenmeyen durumlarla da karşı karşılaya kalabilirsiniz.
Şerit takip sistemi açıkken sinyal vermeden şerit değiştirdiğinizde otomobiliniz sizi uyarmak zorunda olduğu için size bir reaksiyon da bulunur. Bu durumda ani bir hareket yapmanız gerektiğinde sizi zor durumda bırakabiliyor. Özellikle İstanbul gibi yoğun trafiği olan şehirlerde.
Bu sistemde aslında park sensörlerinin biraz daha gelişmiş versiyonları sayesinde otomotiv üreticilerine destek veriyor. Alıştığımız park sensörlerinden ya daha büyük bir sistemin ön tamponda bulunması ya da biraz daha gelişmişi olan ön camda bulunan ikiz kameranın yer almasıyla çalışan sistem, belirli bir açıda yolu izliyor.
Takip ettiğiniz araca belirli bir hızın üzerinde yaklaştığınızı fark ettiği anda sistem önce sizi sesli ve görsel olarak uyarıyor. Siz bu uyarılara tepki vermezseniz sistem ani bir şekilde fren yaparak aracı durduruyor. Uyarının mesafesini bir çok markanın sunduğu bu sistemde kendiniz belirleyebiliyorsunuz. Bu sistemde de bazı yanlışlıklar olmuyor değil. Örneğin yüksek olan bir kasisi sistem engel olarak tanımlayabiliyor ve ani bir şekilde devreye girip sizi durdurabiliyor.
Bu sistem şuana kadar yazdığım hız sabitleme, otomatik fren yapma ve park sensörleri/radar sistemlerinin kesişimi olarak çalışıyor. Öncelikle hız sabitleme sistemini devreye alıyorsunuz. 80 km/s hızla giderken öndeki otomobile kendi aracınızın ne kadar yaklaşacağını belirliyorsunuz. Bu belirlemeyi yaptıktan sonra ayağınızı gazdan ve frenden çekip sadece direksiyonu tutmaya, aracı yönlendirmeye zaman ayırıyorsunuz.
Takip ettiğiniz araç yavaşladığı zaman, sistem aradaki mesafeyi koruman için sizin aracınızı da öndeki araca yaklaşmayacak biçimde yavaşlatıyor. Öndeki araç hızlandığında sizin sınırınızın en üstüne çıkacak biçimde hızlanıyor ama belirlediğiniz hız baremini kesinlikle geçmiyor. Otomobil bu esnada fren ve gaz tepkilerini sistem üzerinden kendisi ayarlıyor. Genellikle radar diye adlandırılan bir sensör yumağıyla çalışan bu sisteme son olarak çevresel faktörlerin takibini yapan ön camda bulunan, ikiz veya tekil kamera sistemleri de eklendi.Bu detaylarla birlikte takip ettiğiniz araç ani bir şekilde durduğunda bu sistem sizi en güven bir biçimde durdurmaya çalışıyor.
Otomatik sürücü sistemi ise hayatımıza Tesla, Volvo, Mercedes, BMW markalarıyla girdi. Otomatik pilot yani sürücü başta anlattığım sistemlerin hep birlikte çalışmasıyla oluşuyor. Takip ettiğiniz araca göre aracınız yavaşlıyor veya hızlanıyor, şerit takip sistemleri sayesinde virajları dönüyor, otomatik fren yapma özelliğiyle ani bir durumda sizin güvenliğinizi sağlıyor. Tabi ki bu işlemleri yaparken direksiyonu tutmayabilirsiniz ama sistem dikkatinizin yolda olması için 10 saniyede bir ellerinizi direksiyona koymanızı istiyor.
 
Auto Pilot sistemleri şuanda maksimum 130 km/s hıza kadar çalışıyor(Volvo). Bu hızın üzerindeki hızlarda sistemi devreye sokamıyorsunuz bile…
İşte otonom sürüş teknolojisine giden en önemli yollardan biri, aracınızın kendi kendine park etme sisteminin olması! Bu sistem oldukça kompleks çalışma sistemine sahip. Sistemi devreye aldıktan sonra aracınızın, sağ ya da sol tarafta park yeri belirlemesi için sinyal kolunu kullanıyorsunuz. Paralel ve dikey park olacağını da önceden seçebiliyor olmanız oldukça lüks bir durum… Sonrasında aracınızı hareket ettiriyorsunuz ve park yerini bulduğunda size neler yapmanız gerektiğini söylemeye başlıyor.
Aracın park yerine geri geri girebileceği belirli bir mesafe gittikten sonra sizi durduran sistem, vitesin hangi konumda olması gerektiğini size söylüyor. Onun istediğini yapıp vitesi değiştirdiğinizde ayağınızı aracınız otomatik vitesli ise frenden, düz ise de hareket ettirir gibi debriyaj ve frenden çekiyorsunuz. O an her şey duruyor, bir anda direksiyon dönmeye başlıyor ve otomobil park yerine kontrollü bir biçimde girmeye başlıyor. Eğer tek manevrada giremeyecekse birden fazla olarak size manevra yaptırıp, yapmanız gereken her şeyi size belirtiyor. Bu sistem de tahmin ettiğiniz gibi geliştirilen park sensörleri kullanarak çalışıyor. Otomatik park sisteminin en güzel çalışan örneği ise Ford!
 
Son olarak da hayatımıza son bir yıl içerisinde girmiş olan bir sistem var. Akıllı telefonumuza kurduğumuz aracımızın markasının uygulamasıyla özellikle dar alanlı park yerlerinden aracımızı telefonumuz üzerinden çalıştırarak hareket ettirebiliyoruz. Bu sistemi BMW markası akıllı anahtarlarıyla yaparken, Mercedes bir uygulamaüzerinden gidiyor. Bu sistemin güvenlik açısından da bir sakıncası bulunmuyor. Çünkü otomobilinizi hareket ettirmeniz için yanında olmanız gerekiyor.
Bu aşamaları teker teker geçen otonom sürüş teknolojisi hayatımıza girmek ve bizim hayatımızı kurtarmak için gün sayıyor. Ciddi bir teknolojik ilerleme olarak kabul edilen bu sistemlere otonom da eklenince siz sadece evinizden çıkmadan rotanızı belirleyeceksiniz. Hatta sabit rotaları olan toplu taşıma araçlarının bile sürücüleri olmayacak.
Bu teknolojiler sayesinde trafik kazalarına kurban giden insan sayısının azaltılması planlanırken, çevre kirliliği ve fazla yakıt tüketimi gibi konularda da markaların ve dünyanın önemli geri dönüşler alması hedefleniyor.
 

En güncel Motorsporları haberleri için sosyal medyada TRmotosports’u takip edin.

Facebook: https://www.facebook.com/TRmotosports
Twitter: https://twitter.com/TRmotosports
Instagram: https://instagram.com/trmotosports/
Linkedin: https://www.linkedin.com/company/trmotosports-com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir