Sir Stirling Moss neden ‘Bay Motor Sporları’ olarak anılıyor?

Sir Stirling Moss neden ‘Bay Motor Sporları’ olarak anılıyor?

 

 

. . .

F1 kariyeri olarak bakıldığında Moss, HWM ve Connaught direksiyonuna geçmiş en hızlı sürücüydü. Bu araçların zamanında Alfa Romeo, Maserati ve Ferrari’yi geçmeleri, şu anki Williams araçlarının Mercedes’i geçmesi kadar zor bir şeydi. Ancak Stirling ve babası Alfred, 1954’te bir Maserati 250F aldıklarında, pilotun gerçek yeteneği ortaya çıkmıştı ve fabrika Maserati takımı da bunun farkına varmıştı. ‘Equipe Moss’ (Team Moss) Belçika Grand Prix’sini üçüncü tamamlarken, Silverstone’daki yarışa dördüncü başlayıp yarışın en hızlı turunu atmıştı ve pilotların korkulu rüyası olan Nürburgring’de üçüncü olmuştu.  Maserati fabrika takımına sezonun sonlarına doğru yaptığı geçiş ile beraber Alberto Ascari ve Jose Froilan Gonzalez’in yanına katılmıştı ve Fangio’nun Mercedes W196’sına en büyük rakip olacaktı. Britanyalı pilot, Bremgarten ve Monza yarışlarına üçüncü sıradan başladı. Şampiyona dışı yarışlarda ise Caen GP’de ikinci olmuştu ve Britanya’nın en iyi pistlerinden biri olan Oulton Park’ta yapılan yarışı kazanmıştı.  Moss ertesi yıl, Oulton Park’ta bu sefer fabrika Maserati takımı ile kazanmıştı. Karl Kling ve Hans Herrmann, ’54’te Fangio’yu zorlayacak takım arkadaşları olmamıştı ve Alfred Neubauer, Arjantinli efsaneye rakip olacak, genç ve umut verici bir sürücü arıyordu. Moss bu tanıma rahat bir şekilde uydu ve takım arkadaşına iyi bir rakip oldu. Şampiyona yarışlarında aldığı ilk pole pozisyonunu ve ilk galibiyetini İngiltere Grand Prix’sinde aldı. Stirling, Fangio’nun Mercedes’in şampiyonayı 1-2 tamamlaması için buna izin verdiğini biliyordu. Yaşanan Le Mans felaketi nedeniyle Mercedes-Benz, yıl sonunda şampiyonadan çekildi ve her iki sürücü de yeni takım bulma arayışındaydı. Fangio, Ferrari’ye giderken Moss ise Maserati’ye geri dönme planı yapıyordu. Fangio’nun Monaco ve Monza’da aldığı zaferler, şampiyona sonunda Moss’un Fangio’nun 3 puan arkasında geride kalmasına neden oldu ve eğer Moss’un aracı Britanya GP’de yarış dışı kalmasaydı – İngiliz sürücü poleden başlayıp yarışın yarısından fazlasını lider götürmüştü – şampiyon Moss olabilirdi.  1957’de ise şampiyonluk tekrardan – bu sefer Maserati ile yarışan – Fangio’ya gitti. Fangio’nun en büyük rakibi, üçüncü sene üst üste Moss olmuştu. Moss, bir önceki Mayıs ayında Silverstone’da katıldığı şampiyona dışı yapılan organizasyonunu İngiliz Vanwall takımı ile kazanmıştı ve şampiyonaya da bu takım ile katıldı. 57’deki Aintree yarışında Moss, pole pozisyonunu alıp aracının motoru yarış gününde bozulduktan sonra, sakatlanan takım arkadaşı Tony Brooks’un arabasını devraldı. Moss, Jean Behra’nın Maserati’si yarıştan çekildikten sonra liderliğe oturdu ve İngiliz yapımı bir otomobilin ilk Formula 1 şampiyonası zaferini elde etti.  İki hafta sonra ise Fangio, şampiyonada kazandığı 24. ve sonuncu galibiyetini, Nürburgring’de efsanevi bir sürüşle alacaktı, ancak iki hafta sonra ise Moss, Formula 1 tarihinin en heyecanlı galibiyetlerinden birini elde edecekti. Bir zamanlar, Pescara’daki Coppa Acerbo – Formula 1 takviminde şimdiye kadarki en uzun pist – dünya şampiyonasının bir parçası oldu. “Yaşlı adam” Fangio pole pozisyonunu alan isim olmuştu, fakat yarışın ilk turunda Luigi Musso’nun Ferrari’si ve Moss’un Vanwall aracı tarafından geçildi. Moss ise, ikinci turda yarış liderliği için Musso’yu geride bıraktı. Neredeyse üç saat sonra Moss’un yarışta attığı en hızlı turu, Fangio’nun pole zamanıyla eşitti ve yeni dünya şampiyonu olan Fangio, Moss’a üç dakikadan fazla bir farkla mağlup oldu.  1957’nin sonunda Fangio emekliliğini açıklamıştı ve Moss’un F1 gridindeki en iyi yarışçı olduğu kesinleşmişti. 1959’da iki yarış kazanarak şampiyonayı üçüncü tamamlamıştı ve içinde bulunduğu her aracın içinde yıldızı parlamıştı, bir nevi yaptığı işin içinde sihir var gibiydi. Çünkü kariyerinin bu döneminde Moss, bir şeyi kanıtlamıştı: Araç sona kadar gidebiliyorsa, Moss yarışı kazanıyordu. Rob Walker Racing Team’in Cooper araçları, dünya çevresindeki bütün pistlerin başına bela açıyordu. Takımın 1960’ta Lotus araçlarına geçmesinin hem artıları hem de eksileri vardı. Araçlar, Cooper’dan daha hızlılardı fakat daha kırılgan ve zayıflardı. Moss’un Spa’daki hafta sonunda yapılan antrenman seansında, Burnenville virajı sırasında sol arka lastiği 257 km hızla giderken yerinden çıktı. Bu kazadan sonra aynı virajda tekrar kaza yapan Moss, bu kazada kaburgasını, omurgasını ve her iki bacağını birden kırdı – ancak yarış gününde Chris Bristol ve Alan Stacey’nin aynı virajda yaptıkları kazalar ile beraber hayatlarını kaybetmeleri sebebiyle Moss, bu kazaları ucuz atlatmış oldu. 1962 senesine gelindiğinde ise Moss, 32 yaşında bir sürücü olarak rakiplerine karşı büyük bir yeteneğe ve kararlılığa sahipti. Enzo Ferrari onu Maranello’ya davet etti ve Walker ekibi tarafından yönetilecek bir Ferrari Formula 1 aracı sağlamayı teklif etti ve bu çok heyecan verici bir teklifti. Ancak bu hayal, 23 Nisan 1962’de paramparça oldu. Goodwood’da Lotus ile yaptığı kaza sonucunda Moss, hayati bir kaza geçirdi. Bir ay boyunca şuuru gidip gelen İngiliz pilotun vücudunun sol tarafı geçici felce uğramıştı. Bir sonraki sene Moss, Goodwood’a Lotus 19 ile geri döndü. Çok hızlıydı, rekorun sadece birkaç ondalık saniye uzağındaydı ancak konsantrasyonunu yitirdiğine inanıyordu. İngiliz pilot, tur zamanlarının doğal bir şekilde gelmediğine inanarak emekli olmaya karar verdi. En iyisi olamadığı sürece yarışmama kararı alacaktı.  18 ay sonra bu sorununun ortadan kalktığını gören Moss, aldığı kararın arkasında durdu ve kazadan 2.5 sezon sonra yarışlara geri dönmemeyi tercih etti. Moss 70’li yıllarda – aralarında 1976’daki Bathurst 1000 yarışının da bulunduğu – birkaç binek araç yarışına katıldı ve rekabetçi yanını ortaya koydu. Bu yarışlarda gösterdiği performans onu Britanya Saloon Araç şampiyonasında yarışmaya itmiş oldu. Ancak bu yıllarda 50’li yaşların başında olan İngiliz pilot, önden çekişli bir sedanı kontrol etmekte zorlanıyordu. Bu araç Stirling’in kullanıp alışamadığı ilk araçtı. İronik kısmı ise, bu araç Audi’nin Moss’un hayatında kullandığı en ilgi çekmeyen araç olmasıydı. Nico Rosberg’in 2016’da şampiyonluğu kazanması ile beraber Ross, istatistiksel olarak tekrardan Formula 1 tarihinin dünya şampiyonluğu kazanamayan en başarılı pilotu olmuştu. 1990’da Uluslararası Motor Sporları Onur Listesi’ne giren ve 2000’de şövalyelik unvanı olan ‘Sir’ ünvanını kazanan Sir Stirling Moss, Formula 1’de geçirdiği yarışlar sonrasında 16 yarışı birinci bitirdi. F1 tarihçilerine göre ‘dünya şampiyonluğu kazanamayan en başarılı pilot’ ünvanı, Moss’un pek çok şampiyondan daha iyi olduğunu kanıtlar nitelikte.  Çok net kararları ile beraber bilinen Enzo Ferrari’ye göre Moss’un yarış tarihindeki tek rakibi Tazio Nuvolari’ydi. Medya mensupları ve alanında uzman isimler ise, Moss’un en iyi 10 sürücü arasındaki yerini pek çok kez tartışırlar.  Ancak Moss’un hem kendi ülkesinde, hem de bütün dünyada bir ikon olmasının en önemli sebebi, elindeki kötü ekipmanla beraber pek çok disiplinde aldığı inanılmaz galibiyetler ve başarılar olarak gösteriliyor. 
 
tr.motorsport 

En güncel Motorsporları haberleri için sosyal medyada TRmotosports’u takip edin.

facebook.com/TRmotosports
twitter.com/TRmotosports
instagram.com/trmotosports/
linkedin.com/company/trmotosports-com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir